Klinik psikolog hastanın psikolojik stresini psikoterapi, yani sözlü ve de sözsüz iletişim ile hafifletmeyi hedefler. Klinik psikologların ‘repertuarları’ terapi türü açısından zengin olduğundan, psikoterapiyi her danışanın/hastanın özel gereksinimlerine göre şekillendirebilirler. Sadece tek bir psikoterapi modeli tercih edilebileceği gibi, iki veya daha çok teorinin ögelerinden oluşmuş, derleme (eclectic) bir model de seçilebilir. Klinik psikolog öğüt vermez, tavsiyede bulunmaz; başka bir deyişle, klinik psikolog sizin sorunlarınızı sizin yerinize çözmez. Çözemez, çünkü sizi sizden daha iyi tanıyamaz.
Ancak, klinik psikolog sizi dikkatle dinlerken, kullandığınız sözcükleri, anlık duygu değişimlerinizi, ve beden dilinizi inceleyip, yaşamınızda geçmiş ve/veya halen sizin gözünüzden kaçan, göremediğiniz, fark edemediğiniz faktörleri yakalar; içinde bulunduğunuz içsel çekişme, çelişki ve çatışmaları fark eder; ve bunları sizi ürkütmeden, şefkat, anlayış ve hoşgörüyle zaman içinde sizin de açık ve net bir şekilde görüp, inceleyip, analiz edip, kabullenmenizi sağlar.
Kişinin kendi duygusal yaralarına eğilmesi kolay bir şey olmadığı için, klinik psikoloğun hastanın güçlüklerini, içsel çatışmalarını, duygularıyla başa çıkma becerilerini, düşünce sistemlerini, korkularını ve endişelerini merhametli ve küçük görmeyen bir tarzda ortaya çıkarması gerekir.